Enternasyonal Liste/MPLD

Enternasyonal Liste/MPLD

26 Mayıs 2019 tarihin de yapılacak olan, Avrupa parlamento seçimleri için, Lisa Gärtner, Peter Weispfennig ve Erhan Aktürk Enternasyonal Liste/MLPD adaylarıdır.

Kendilerini ve hedeflerini tanıtıyorlar.

26 Mayıs 2019 tarihin de yapılacak olan, Avrupa parlamento seçimleri için, Lisa Gärtner, Peter Weispfennig ve Erhan Aktürk Enternasyonal Liste/MLPD adaylarıdır.

Lisa Gärtner

Ben 32 yaşındayım, Mekanik Elektrikçiyim. Gelsenkirchen´de yaşıyorum. Enternasyonal Birliğin Konsey ve koordinasyon gurubunda çalışıyorum. Bochum´da Opel gençlik temsilciliği yaptım. 2004 yılında serbest çalışanların grevinde yer aldım ve daha sonra politik olarak yaptırımlara tabi tutuldum. Uluslararası Birlik ´in Gençlik Platformunun inşasında yer aldım.

AB genel olarak bir eleştiriye tabi tutulmalıdır.

AB bürokrasinin sığınağı olup, içinde Avrupa tekellerinin açık diktatörlüğünü örtbas etmektedir. Bu nedenle AB´nin sol tarafından acil olarak temel bir eleştiriye tabi tutulması gerekir. Haklı olarak üye ülkeler de AB´ye karşı geniş bir direniş ve reddetme durumu vardır. Avrupa parlamentosun da yer alan güçler AB ile uzlaşmış olup, kendilerine önemli çıkarlar sağlamaktadırlar. Ben gurur duyuyorum. Dürüst mücadeleci ve AB ile hesaplaşmak isteyen arkadaşlardan oluştuğumuz için.

Peter Weipfenning

51 yaşındayım. Avukat olarak çalışıyorum. Hemşire olan hayat arkadaşım ile birlikte Ruhr bölgesi Herne´de yaşıyorum. MLPD merkez komitesinde basın sözcüsüyüm.

Gençliğimden beri halkların kardeşliği, enternasyonal dayanışmadan yana olup, militarizm ve emperyalizme karşıyım. Özellikle maden işçileri hareketini destekliyorum. Maden işçileri 1997 yılında ki grevleri ile sadece Madenciliğin on yılını kurtarmak ile kalmadılar, onlar aynı zamanda Kohl iktidarının bitişini hazırladılar.

İsyan etkili bir silahtır.”

AB 2010 yılında madencilerin kitlesel mücadelesinden korkarak hayata geçirmek istediği yasal düzenlemeleri geri çekmiştir. AB Emperyalizmi ne karşı isyan haklıdır- ve etkili bir silahtır. Avukat olarak müvekkillerimin iş hukuku alanında demokratik hakları ve özgürlükleri için özellikle mücadele ediyorum. Bochum Opel çalışanlarının bana “Yüreklerin Avukatı” onur ödülünü vermelerinden büyük bir gurur duyuyorum.

Erhan Aktürk

53 yaşındayım özgürlükçü düşüncelerimden dolayı, Münih´teki TKP/ML davasında, tutuklu 10 kişiden biriydim. Enternasyonal halkların birliği oluşumunun yürüttüğü başarılı çalışmalar neticesinde, yedinci kişi olarak, tutuksuz yargılanmak üzere serbest kaldım.

Tüm bu Anti-Demokratik koşullara karşı...”

Mevcut sistem ekonomik, politik ve sosyal krizleri atlatmak için, her dönem olduğu gibi, günümüzde de faşist ırkçı partileri sahneye sürdüler. Gelinen aşamada faşist ve ırkçı partiler, bazı ülkelerde birinci parti olarak iktidara geldiler, bazı ülkelerde ise iktidarın koalisyon ortağı oldular. Diğer yandan Avrupa’nın bin çok ülkesinde demokratik hak ve özgürlükler rafa kaldırılmış bulunmaktadır. Düşünce özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü sadece kâğıt üzerinde geçerliliği kalmıştır. Politik faaliyet ve aktivite yürütmek adeta suç sayılmaktadır. Demokratik yasal kurumlara karşı yoğun baskılar, yasaklamalar soruşturmalar ve tutuklamalar olağan bir duruma gelmiş bulunuyor. Çeşitli milliyetlerden azınlık halklara dönük, saldırılar gün be gün artarak devam ediyor. Var olan bu adaletsiz ve anti-demokratik duruma karşı; emekçilerin, yoksulların, işsizlerin, mültecilerin ve her türlü ayrımcılığa maruz kalmış, göçmen halkların sesi olmak ve onların mücadelesini yükseltmek için, Avrupa parlamentosuna milletvekili adayıyım.

Milliyetçiliğe veya şovenizme hayır – Yaşasın enternasyonal dayanışma

AB gerçekten demokrasi ve halkların kardeşliği projesi olsaydı, Akdeniz kitlesel bir mezarlığa dönüşmezdi. II. Dünya savasından sonra anti komünist ekonomi blokuna karşı ortaya çıkmıştır. Bugün dünya çapında hareket eden emperyalist bir bloktur. Almanya ve Fransa gibi büyük üye devletler küçüklere baskı yapıyorlar. Birlikte diğer Halkları yeni sömürge olarak sömürüyorlar ve dünya liderliğini elde etmeye çalışıyorlar.

Emperyalist AB´ni eleştirmek sonuna kadar haklıdır. Şimdi Enternasyonalist Liste/ MLDP’yi seçme zamanıdır!

Sarı yelekliler isyan ediyor, Macar işçiler grev yapıyor, Almanya´da kamu çalışanları ve işçiler toplu sözleşme mücadelesi veriyor. Üniversiteliler, öğrenciler tüm Avrupa çapında hâkim çevre politikalarını protesto ediyor. Küçük köylülük yaşam mücadelesi veriyor.

Port Package II liman işçileri, 2018 yılında ki Opel/PSA Eylem Günü veya Bolkestein yönetmenliklerindeki görüldüğü gibi Avrupa çapında koordine edilen işçi direnişleri AB´nin egemenliğinde ki tekellerin çıkarlarını direk hedef almaktadır.

AB bürokratları ve burjuva politikacıları AB karşı yürütülen haklı isyanı demagoji yaparak “sağcı” damgalamaktadırlar. Fakat AB´ne karşı isyan işçilerin ve ezilenlerin çıkarlarını temel alıyorsa ve yine fakirliğin, baskının, mülteci krizi, doğal yaşam koşullarının imhasına, savaş hazırlıklarına ve uluslararası finans kapitalin tek başına hakimiyetine karşıysa ilericidir.

Berlin de oturan hiçbir parti tekellerin bu diktatörlüğüne karşı çıkmamakta ve bütün hükümetler bunlara hizmet etmektedir. AB’ye karşı isyanın tutarlı anti faşist, enternasyonalist, sınıf mücadelesine temel alan, ekolojik ve devrimci bir politikaya ihtiyacı vardır.

Şoven Kampanya

Avrupa seçimlerinden önce şovenist kampanyanın yeni bir karakterini yaşıyoruz. AB bir “refah, barış ve özgürlük” projesiymiş ve biz Avrupalılar bunu Trump ve ortaklarına, Rusya´ya ve Cin´e veya “Aşırılara” karşı savunmak zorundaymışız.

Fakat, Refah kimin için? Bazıları zenginliklerine zenginlik katarken, zenginliği yaratanlar/üretenler dahada fakirleşmektedir. Yunan halkı sefalet içinde yaşarken büyük bankalar ve tekeller milyarlara varan kazanç sağlıyor.

Avrupa Halkları 2. Dünya savaşından sonra barış ve dostluk içinde yaşamak istiyor. Silahlanma ve savaştan nefret ediyor. Buna rağmen AB´ne üye ülkeler silahlanmaya büyük bir rekabet içinde devam ediyor, silah satışlarını artırıyor ve birlikte bir ordu kurmak istiyorlar. Bugün Afrika´da, Orta-Doğu´da savaş yürütüyor ve NATO´yu doğuya doğru genişletiyorlar.

Çevresel bir felaket yaklaşmaktadır...

AB çevre ve iklim koruyuculuğu taslamaktadır, en ön sırada ise Almanya gelmektedir. Aynı zamanda çevresel bir felaket yaklaşmaktadır. Peki ya AB ne yapmaktadır? Çiftçiler ve küçük esnaflar kısmen çok saçma kurallar ile mahvedilmektedir. Fakat Bayer/Monsanto gibi kimya ve tarım tekellerine, kırminal araba üreticilerine ve bunların üst düzey menajerlerine yaşam temellerimizi sanayileri ile kirletmeye müsaade edilmektedir. Tüm alanlarda acilen tesirli ve hızlı tedbirlerin alınması gereklidir (trafik, emisyonlar, hava, kara ve suların korunması, yenilenebilir enerjilere odaklanarak enerji tedarikinin değişimi). Bunlar hesabı son on yıllarda insan ve doğanın birliğini yok ederek prim yapanlara kesilerek gerçekleştirilebilir.

Özgürlük ve demokrasi?

AB demokrasi ve özgürlüğe atıfta bulunmaktadır. Fakat: sadece dış sınırlarına kadar, ve sadece doğru pasaport hamili olan insanlara, ve sadece onların politikalarını eleştirisiz biçimde kabul edenlere. Aksi takdirde bir Alman olarak dahi yeni polis kanunları, gözetim ve baskı kurbanı oluyorsunuz. AB üyeleri -yüzyıllardan beri geçerli deniz kanunlarına aykırı olarak- deniz kazası geçirenleri kurtaranları kriminalize etmektedir. Göçmenler ucuz sömürü nesneleri ve günah keçileri olarak kullanılmaktadır. Haklardan yoksun bir biçimde kamplara tıkıştırılmaktadırlar: AB`de, Türkiye`de ve dahi artan bir şekilde Afrika`da. Halbuki bugün ki Avrupa halkların hiçbiri göç olmadan oluşmazdı. Bugün tüm dünyadan insanlar Avrupa`da bir araya gelmektedir. AB`deki çoğu hükümetlerin hukuksal gelişmeleri ve işbirlikleri tüm halkın demokratik hak ve özgürlüklerine saldırmaktadır. Özgürlük için mücadele edenler kriminalize edilip eleştiri yapanlar "aşırıcılık" olarak gammazlamaktadır.

AB krizde- bizim buna cevabımız: Uluslararası dayanışma!

Sol parti/Linkspartei gibi Avrupa meclisinde birkaç vekil ile Avrupa Emperyalizminin tabiatını devrimsel bir değişiklik olmaksızın "yeni bir başlangıç" yaparak değiştirebileceğini öne süren ya aşırı naiftir ya da insanları aldatmaktadır.

Bu seçimde AB zaten derin bir krizdedir. Fakat İngiltere`nin yaptığı gibi AB`den çıkmak halk kitlelerini değil, daha ziyade ulusal sermayeleri güçlendirir. Ulusal devletler tekellerin hizmetçileri olduysa, bu durum AB`den çıkarak değişmez. Bizim buna cevabımız tüm ülkelerin ve tüm baskılananların uluslararası işçi dayanışmasıdır- ülke sınırlarını tanımadan.

Bizim Adaylarımız yeniyi temsil ediyorlar

Sende Katıl

26 Mayıs´ta

Uluslararası Liste´yi/MLPD´yi seç